Hayat mücadele ister, gayret ister, çalışmadan da bir yerlere varılamaz. Hayatın zor ve kolaylığı da insanın yol haritasına, nasıl ve şekilde hareket edeceğine bağlıdır. Hayatı zorlaştıranlar da kolaylaştıranlar da insanlardır. Hayatın bir didişme içinde geçmesi, zorlukların yaşanması o anki şartlara da bağlıdır. Her tarih kendi şartlarını oluşturur. Bu şartlarda kimi insanların önünü açar kimi insanların ise güçlüklerle baş başa kalmasına neden olur. İnsanların hayatında liderlerin, devlet ve siyaset adamlarının, kendinde güç oluşturan kişilerin, grupların, toplulukların mutlak bir etkisi veya baskısı bulunmaktadır.
Tarihten gelen bazı gelenekler, olaylar, fikirler ve uygulamalar insanların yaşayışlarıyla ilgili olmaları hasabiyle aynı düşünceleri paylaşanlar ve paylaşmayanlar arasında bir yol ayrımını ortaya çıkarmaktadır. Düşüncelerin bölünmesi de bazı dönemlerde hayatın içinden çıkılmaz bir hal almasına yol açmaktadır.
Tarih yazmak kolay değildir. Yaşanmadan, zorluklar, çileler çekilmeden tarih yazılamaz. Yazarlar, sanatçılar, bilim ve fikir adamları hayatları boyunca nice zorluklarla karşılaşmışlar, nice çileler çekmişlerdir. Sıkıntı çekenler kazandıkları deneyimler neticesinde hayatlarının ilerleyen safhalarında rahata kavuşabilirler. Birilerinin geçmişte bedel ödemesi aynı duyguları taşıyanların; aynı yolun yolcusu olanların işlerinin kolaylaşmasını da sağlayabilirler.
İnsanlık, tarihin içinde vücut bulan kültürel, sanatsal ve inançlar boyutunda kendine bir yol çizmekte, kendi düşüncesiyle uyumlu olarak gördüğü ve benimsediği mirası kabullenmektedir. Yeni medeniyetler kurmak yıllar ister. Bazı bölgelerde ki medeniyetler de eski medeniyetlerden ya etkilenip kaynaşmakta ya da yeniden kendi medeniyetini oluşturmaktadır.
Tarih ve medeniyet bugün için hayranlık uyandırmakta ve ilgi çekmektedir. Bu nedenle de tarihin izinde medeniyetlerden kazanımlar elde edilmeye çalışılmaktadır. İnsanlar tarihi mekânların zengin kültürel bir paydanın yanı sıra turizme yönelik olarak da bir çabası içindedir. Teknolojinin faydacılığı işlerin kolaylaşmasını sağlarken diğer yandan da farklı arayışlar nedeniyle tarihi kültürel ve sanatsal miraslara ilgiyi ve çabayı da artırmaktadır. Şehirler ve ilçeler hatta kasabalar kendini ifade etmede bir yandan yenilikler üzerine kafa yorarken diğer yanda da tarihi mekânları halka arz etmede yoğun bir halde mesailerini harcamaktadırlar. Kentleşmenin yaşanılabilir, gezilebilir ferahlığında tarihten yararlanmak yeni kazanımların oluşmasını da beraberinde getirmektedir.
Tarihin izinde gitmek insanlara heyecan ve şevk verir. Zira tarihin görünen bir yüzü olduğu kadar görünmeyen de bir yüzü vardır. Tarihi eserleri görenlerin, bu eserlerin ayakta kalması için çaba verenlerin düşünceleri bir tarihin estetik bakımdan ve yerine göre de ilgi ve hayranlık uyandırması nedeniyledir. Ancak aynı tarihi eserin veya eserlerin düşünce açısından pratiğe döküldüğünde belki de aynı düşünceleri taşımayacaklardır. Hatta o tarihi esere sahip çıkmak bir yana o esere karşı hasmane bir turum ve düşünce beslemeleri mümkün olabilmektedir. Biraz da bu düşünceden hareketle denilebilir ki kendini çağdaşlık normlarına oturtan, demokrat, hümanist geçinen veya öyle olduğunu sananlar eskiyi geri veya gericilikle de suçlama kolaylığına kaçmakta da bir beis görmemektedirler. Her eski geri olmadığı gibi her yeni de ileri olmayabilir. Her yeni kendindeki kudreti eskiden alır ve kendini eskinin üzerine bina eder. Eski olamadan yeni yaşayamaz ve yeninin de gücü zamana yenik düşer ve ötekileşir.
Tarih izinde yürümek bize bilmediklerimizi hatırlatır, yeni fikirler verir, şevk ve heyecan katar. Daha farklı bilgilere ulaşmamızı sağlar.
İnsanlık, tarihi içinde kendi eserlerini ayakta tutmaya büyük güç ve mücadele verirken bugün hem bu tarihten istifade etmeye hem de görünmeyen yüzüyle kavga etmeye devam etmektedir. Zira tarih, medeniyet farklılıklarının uyumsuzluğunda içsel fikri çatışmaların da üstü örtülü karşıtlığı gözlemlenmektedir.
|